Frida Kahlonun Sözleri
Frida 1907 yılında Meksiko’nun güneyindeki Coyoacán’da dünyaya geldi. 6 Temmuz 1907 günü doğmuş olmasına rağmen, kendisi doğum tarihini, Meksika devrimi’nin gerçekleştiği 7 Temmuz 1910 günü olarak ilan etmiş, yaşamının modern Meksika’nın doğuşuyla başlamış olmasını istemiştir.
Altı yaşındayken geçirdiği çocuk felcinin sonucu olarak bir bacağı engelli kalmış, kendisine “Tahta Bacak Frida” denmişti. Bu engeliyle baş etmesini bilen Frida, genç kızlık çağında, dönemin en iyi eğitimini veren Ulusal Hazırlık Okulu’nda okudu. Bu okul, onu sanat, edebiyat, felsefe gibi alanlara yönlendirdi. İlerde Meksika düşün yaşamının önemli isimleri olarak anılacak Alejandro Gomez Arias, Jose Gomez Robleda, Alfonso Villa okul arkadaşları oldu. Okulda, anarşist bir edebiyat grubuna dahil oldu; güçlü bir kişilik oluşturmaya başladı. 18 yaşında geçirdiği bir trafik kazası bütün hayatını değiştirdi.
Yirminci yüzyıl popüler kültür ikonu haline gelen ressam, resimlerinin yanı sıra inişli çıkışlı özel yaşamı ve politik görüşleri ile tanınır. Sanatı, sürrealist olarak tanımlanmışsa da kendisi bu tanımı reddetmiştir.
Frida Kahlonun Sözleri sayfamızda sizler için En Güzel En Duygusal ve Anlamlı Frida Kahlonun Sözlerini hazırladık.Frida Kahlonun Sözleri Sayfamızdaki Anlamlı ve Etkileyici Frida Kahlonun Sözlerini dilediğiniz gibi sosyal medyada Facebook,Twitter,İnstagramda paylaşabilirsiniz.
Bu Yazımızda:Frida Kahlo Etkileyici Sözler, Frida Kahlo Güzel Sözler, Frida Kahlo Kısa sözler, Frida Kahlo Özlü Sözler, Frida Kahlo Sözler Facebook, Frida Kahlo Sözler Tumblr, Frida Kahlo Sözler Yeni, Frida Kahlo sözleri anlamlı, Frida Kahlo Uzun Sözler, Frida Kahlo Yazılar bulacaksınız.
İnsan acılarında yalnızdır.
Seni kendi tenimden çok seviyorum.
Resim yapmak hayatımı tamamladı.
Tek bir şey için ağlanmaz, birikmiştir!
Tutku, acıyı değişime götüren köprüdür.
Kahkahadan daha değerli bir şey yoktur.
Ben aşkın, acının ve devrimin kadınıyım.
Her zaman sev. Hiçbir zaman terk etme!
Söz dağarcığımda da üzüntüm gibi yoksul.
Yüz bir anahtardır. Yüz her şeyi dile getirir.
Benim resimlerim içinde kendi acılarını taşır.
Hepimiz zannettiğimizden daha dayanıklıyız.
Ölmesinler diye çiçeklerin resmini yapıyorum.
Sakinliğimi çalanlar, beni deli olmakla suçluyor.
Esas hayvanat bahçesi olan yaşamın ta kendisi.
Ancak bir dağ, başka bir dağın cevherini bilebilir.
Akıl durdu, kalp soğudu, dil de susunca vazgeçtim.
Uçmak için kanatların varsa ayakları ne yapayım?
İçimde kırk kadın, Kırkı da yabancı. Kırkı da öteki.
Karanlığının içindeki her şey olabilirim. Buna razıyım!
Kendinize sihirmişiz gibi bakacak olan bir aşık seçiniz.
Bu farklı bir şey. Aşığım ve başka türlü davranamam.
Sana bourbon bisküviymişsin gibi bakan bir sevgili bul.
Diego benim her şeyimdi; çocuğum, sevgilim, evrenim.
Umarım çıkış eğlencelidir ve asla geri dönmek istemem.
Başıma gelen en iyi şey, acı çekmeye alışmaya başlamam.
Acılar geçicidir. Ama her sevinç, en derin sonsuzluğa uzanır.
Ayaklar, uçmak için kanatlarım varken sizi neden arayayım?
Ama sevgilim, bir daha gelsem dünyaya, yine seni severdim.
Benim yolculuğumda böyle işte… Toprağın içine bir yolculuk.
Tam acılarımı boğabildiğime inanmışken, yüzmeyi öğrendiler.
Büyüyünce, insanın kendini nasıl yalnız hissettiğini göreceksin.
Nasıl olsa umutsuz olacaksam, hiç olmazsa üretken olmalıyım.
Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediği için vazgeçtim.
Yüreğindeki kaygı insanı çökertir fakat iyi söz yüreğini sevindirir.
Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım.
Neden yürümek için ayaklarım olsun ki; uçmak için kanatlarım var.
Güzellik ve çirkinlik bir seraptır. Eninde sonunda herkes içinizi görür.
Ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o beden.
Boğazımda bir şey var. Sanki tüm dünyayı yutmuş gibi hissediyorum.
Ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o beden.
Diego’ya bakıyordum, biricik kurbağama aşıktım. Bir soluk alıyordum.
İlk aşk kedi gibi sessizce yanaştı. Onun gelişini ne gördüm, ne de duydum.
Kadınlar yavaş yavaş unutur. Önce yaradan başlar. Sonra yarayı açandan.
Bir gün her şey yoluna girerse, umarım hala hevesim ve isteğim kalmış olur.
Erkek olarak fark yaratmak istiyorsanız nazik olun. Pek yarış yok o kulvarda.
Ağrıyan en belli yerim… Yüreğim olabilir. Yürek hüzün dolu… Belki beden de.
Sürrealizm, gardrop içinde kazak yerine aslan bulmak gibi bir sürprizler sunar.
Kahkaha, sevgi, dostluk, güzellik… Hiçbir şey kahkahadan daha değerli değildir.
Gecelerim öğüt vermiyor. Gecelerim uyanık görülen bir düş gibi seni düşünüyor.
Acı, zevk, ölüm varoluşun birer evresidir. Esas önemli olan zekaya açılan kapıdır.
Amerikan müşterim yok. Hepsi çok sıkıcı ve suratları ekmek hamuruna benziyor.
Pişmanlıklarımı boğmak için içiyorum ama lanet olası şeyler yüzmeyi öğrendiler.
Asıl önemli olan da atılımımızın yaşamsal olmasıydı. Saftık, henüz kirlenmemiştik.
Zaman geçtikçe azalmasını beklediğim duygular, bedenimi daha çok ele geçiriyor.
Kendi resmimi çiziyorum çünkü çok yalnızım ve en iyi bildiğim şey yine kendimim.
Bana yalan söylemene üzülmedim. Bir daha sana asla güvenemeyeceğime üzüldüm.
İçtim çünkü acılarımı bastırmak istedim, ama şimdi lanet şeylerle yüzmeyi öğrendim.
Her defasında körkütük aşık olarak, sana döndüm. Ya da aslında senden hiç gitmemiştim.
Rüyaları ya da kâbusları asla resmetmedim. Resmettiklerim benim kendi gerçeklerimdi.
Her şey insandan dışarıya taşmıyor mu, kan, gözyaşı, bulutlar, hatta yaşamın ta kendisi.
Bir fırtınanın çıkmasını ve selin bizi kimsenin yazmadığı bir şarkıya götürmesini istiyorum.
Kendi portremi resmediyorum çünkü çoğunlukla yalnızım, çünkü en iyi tanıdığım insanım.
Hiçbir şey sabit değildir. Her şey değişir, her şey hareket eder, her şey uçar gider ve yok olur.
Kendi kaprisi dışında hiçbir yasa tanımayan bir despotun yönettiği ülkemden kaçmaktaydım.
Ahlak ve namus deyince sadece kadından konuşmaya başlayan herkes, ahlaksız ve namussuzdur.
Ben o kadar beceriksiz bir insanım ki sürekli aşık olurum. Sürekli aşık olurum ve asla ayrılamam.
Ama sevgilim, bir daha gelseydim dünyaya yine seni severdim… Canlı canlı çürüyeceğimi bilerek!
Ben aşkın, acının ve devrimin kadınıyım.
Kendi tenimden daha çok seviyorum seni.
Söz dağarcığımda da üzüntüm gibi yoksul.
İçimde kırk kadın, Kırkı da yabancı. Kırkı da öteki.
Bu farklı bir şey. Aşığım ve başka türlü davranamam.
Başıma gelen en iyi şey, acı çekmeye alışmaya başlamam.
Ayaklar, uçmak için kanatlarım varken sizi neden arayayım?
Ama sevgilim, bir daha gelsem dünyaya, yine seni severdim.
Benim yolculuğumda böyle işte… Toprağın içine bir yolculuk.
Büyüyünce, insanın kendini nasıl yalnız hissettiğini göreceksin.
Nasıl olsa umutsuz olacaksam, hiç olmazsa üretken olmalıyım.
Yüreğindeki kaygı insanı çökertir fakat iyi söz yüreğini sevindirir.
Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım.
Neden yürümek için ayaklarım olsun ki; uçmak için kanatlarım var.
Ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o beden.
Diego’ya bakıyordum, biricik kurbağama aşıktım. Bir soluk alıyordum.
Frida sevinçle, her dostluk da biraz da suç ortaklığı bulunduğunu öğrendi.
İlk aşk kedi gibi sessizce yanaştı. Onun gelişini ne gördüm, ne de duydum.
Ağrıyan en belli yerim… Yüreğim olabilir. Yürek hüzün dolu… Belki beden de.
Gecelerim öğüt vermiyor. Gecelerim uyanık görülen bir düş gibi seni düşünüyor.
Asıl önemli olan da atılımımızın yaşamsal olmasıydı. Saftık, henüz kirlenmemiştik.
Her şey insandan dışarıya taşmıyor mu, kan, gözyaşı, bulutlar, hatta yaşamın ta kendisi.
Her defasında körkütük aşık olarak, sana döndüm. Ya da aslında senden hiç gitmemiştim.
Rüyaları ya da kâbusları asla resmetmedim. Resmettiklerim benim kendi gerçeklerimdi.
Diego, gerçek, öyle büyük ki, ne konuşmak ne uyumak ne dinlemek ne sevmek istiyorum.
Kendi portremi resmediyorum çünkü çoğunlukla yalnızım, çünkü en iyi tanıdığım insanım.
Kendi kaprisi dışında hiçbir yasa tanımayan bir despotun yönettiği ülkemden kaçmaktaydım.
Seni sevmeye başladığım o günden beri acı çeken bir yüreğim var. Diego Rivera ile ilgili olarak.
Ama sevgilim, bir daha gelseydim dünyaya yine seni severdim… Canlı canlı çürüyeceğimi bilerek!
İlk aşk kedi gibi sessizce yanaştı. Onun gelişini ne gördüm ne de duydum. Aşk yavaş yavaş içime yayıldı.
”İyileşmek mi?” dedi Frida. ”Ama ben hasta değilim ki. Kırık döküğüm. Aynı şey değil, anlıyor musunuz?”
Benim acı çeken bir yüreğim var Diego. Seni sevmeye başladığım o günden beri, acı çeken bir yüreğim var.
Acılarımı boğmaya çalıştım; ama pislikler yüzmeyi öğrendiler ve şimdi ben, bu hoş ve iyi his tarafından alt edildim.
Benim acı çeken bir yüreğim var Diego. Seni sevmeye başladığım o günden beri, acı çeken bir yüreğim var.
Ben hasta değilim, sadece kırgınım. Ama yaşadığım müddetçe resim yapabilirsem kendimi mutlu sayacağım.
Acılarımı boğmaya çalıştım; ama pislikler yüzmeyi öğrendiler ve şimdi ben, bu hoş ve iyi his tarafından alt edildim.
İnsanlık kendi kaderini yaratır. Kaderi de bu dünyadır. Ortada kader kalmayıncaya kadar onu yok etmeye devam ediyoruz.
Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın.
Hiçbir şey kahkaha atmanın yerini tutamaz. Kendinden geçmek, gülmeye cesaret etmek… Trajedi dünyanın en aptal şeyidir.
Melek yüzler, bazen büyücülük eğilimlerini saklayabilirler. Bazen de genç şeytan yüzlerinin ardında melek yürekli kişiler vardır.
Eğer bir gün oğlum olursa ona ilk öğreteceğim şey, gönül almak için çabalamanın erkekliğinden hiçbir şey götürmeyeceği olacak.
Yaşam, en beklenmedik anda şaşırtıcı, güzel sürprizler hazırlar insana.Sana her dakika kehanette bulunmamanı söylüyorum sadece.
Benim sürrealist olduğumu sanıyorlar. Halbuki sürrealist değilim ben. Hayallerimi ve kabuslarımı değil, kendi gerçekliğimi çiziyorum.
Babam Guillermo Kahlo, çok ilginçti, davranışları, yürüyüşü oldukça zarifti. Sakin, çalışkan, yılmak bilmez bir adamdır.
Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın.
Melek yüzler, bazen büyücülük eğilimlerini saklayabilirler. Bazen de genç şeytan yüzlerinin ardında melek yürekli kişiler vardır.
Kötüyüm, gitgide daha da kötü olacağım ama yavaş yavaş yalnız kalmaya alışıyorum, bu bile bir şeydir. Bir avantaj, bir zaferdir.
Yaşam, en beklenmedik anda şaşırtıcı, güzel sürprizler hazırlar insana.Sana her dakika kehanette bulunmamanı söylüyorum sadece…
Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın Diego…
Hayatımda iki büyük kaza geçirdim; biri Diego’ydu ve diğerinde ise bir tren az daha beni öldürüyordu. Diego kesinlikle çok daha yıkıcıydı.
Kurbağa sevgilim, Diego’m… Bana dünyanın en büyük acısını yaşattın sen. Gün be gün öldüm seni sevmeye başladığım ilk andan itibaren.
Bu, bitmek bilmez bir can çekişmeden ibaret olan yaşamımla ilgili olarak şunu söyleyebilirim: Ben uçmak isteyip de uçamayan bir kuş gibiydim.
Senin çirkin olduğunu söyleyen annemden nefret ettim. Sana benim gibi bakamayan herkesten. Senin güzelliğini görememelerini anlayamadım hiç.
Yazgının dişleri köpekbalığınınki gibidir. Bir gecede her şeyi yitirdim. Ağlamamın, inlememin ve çığlıklarımın duvarların ötesinden duyulduğu söyleniyor.
Bedenim birkaç sokağın ya da adi bir coğrafyanın bizi ayırdığını anlayamıyor. Bedenim, gecenin ortasında senin gölgeni görememekten dolayı acıdan çıldırıyor.
Hayır ben gerçeküstücü değilim. Bütün bunlar, gereğinden fazla gözde gözde büyütülmüş şeyler. Oysa ben en azından bir şeyden eminim: Kendi gerçeğimi resmediyorum.
Şeyleri, yaşamı, insanları çok seviyorum. İnsanların ölmesini istemiyorum. Ölümden korkmuyorum fakat yaşamak istiyorum. Ama acıya gelince, hayır acıya dayanamıyorum.
Uzaklık her şeyi hayali kılıyor… Evet… Yo, hayır… Bir şey ne denli uzaklaşırsa, aynı zamanda artık yalnızca kendisine, kendi dünyasına ait olduğundan, o denli de yakınlaşıyor.
Kendimi hem kendim için yaşayabilecek denli güçlü ve iç zenginliğine sahip hissediyorum, hem de değil bir davranışın, en ufak bir düşüncenin bile paralayabileceği kadar dayanıksızım.
Aşk mıydı? Bilmiyorum. Eğer aşk her şeyi kapsıyorsa, çelişkileri ve taşkınlıkları, aşırılıkları ve söylenemeyenleri, evet, o zaman buna aşk diyebiliriz. Ama aksi takdirde, hayır, aşk değildi bu.
Senin sevmediklerini de sevdim ben Diego. Neden sevmediğini anlamak için, onları… sevdim !!! Ya da sevmeye çalıştım… İçimdeki, sana dair olan öfkeyi dindirmek için yaptım belki. Öfkem dinmedi Diego.
Seni sevmeye başlayalı çok uzun zaman oldu. Küçük bir kız çocuğu idim, seni sevmeye başladığımda. Şimdi ise bedeni çürümeye başlayan yaşlı bir kadınım. Bütün bedenler çürüyor aslında Diego’m. Eskiyor bütün bedenler.
Bir tek senin çocuğunu doğurmak istedim. Ah Diego’m.. Bu paramparça rahmimden nefret ettim, bebeğimizi tutamayınca. Söküp atmak istedim rahmimi. Sana çocuk doğurmayı beceremeyen bir organı taşımak yük oldu bana.
Bir gerçek varsa o da bedenime acının ilk kez o gün girmiş olduğudur. Küçük yaşta çocuk felci geçirdiği ve bir ayağının topal kalması sonucu sakatlığı ile ilgili olarak kendisine ”Tahta Bacak Frida” denildiği günler hakkında söylediği söz.
Bulutların çerçeveye doğru taşması gerek” diye düşünüyordu. “Her şey insandan dışarıya taşmıyor mu, kan, gözyaşı, bulutlar, hatta yaşamın ta kendisi..” oturduğu yerde, büyük aynada kedisini görüyordu. “Allah kahretsin. Görüntümüz hep bize geri dönüyor.